Sosyal medya platformları yeni şeyler denemeye çalışıyormuş gibi görünürken sadece birkaç yıl önce ortaya çıkan Clubhouse, davetiye yoluyla kullanıcı kabul etmesiyle ilgiyi üzerine toplamıştı. Her ne kadar böyle bir şeyi birçok kişi ilk defa görmüş olsa da aslında davetiye yoluyla platforma alım yöntemini 2000’lerin başlarına kadar takip edebiliyoruz.
Fakat yazıda ilerledikçe fark edeceksiniz ki, bu yöntem başlarda bir gereklilikten doğarken zaman içinde tabir yerindeyse, krizin fırsata çevrilmesiyle bir araç hâline getirilmiş. Şimdi lafı daha fazla uzatmadan kısaca söz konusu yöntemin kullanıldığı yerlere, artılarına ve eksilerine geçelim.
Davetiye yöntemini 2004 yılında bile görebiliyoruz. Hem de Türk bir yazılımcıdan.
Zamanında Google’da çalışan Orkut Büyükkökten, Google araçlarından ve sunucularından bağımsız olarak geliştirdiği ve sonradan oldukça sağlam bir kitle yakalayarak kısmen Google tarafından sahiplenen Orkut platformunu sessiz sedasız yayınlamıştı. Fakat platform, Google gibi milyonlara ev sahipliği yapacak büyüklükte değildi.
Bu yüzden de davetiye yoluyla kullanıcılar platforma alındı.
Her ne kadar milyonlar bulunamasa da sistem, 200-300 bin kişiye ev sahipliği yapabilecek kapasitedeydi. Farklı bir sunucuda farklı araçlarla geliştirildiğinden, Google maalesef bu siteyi geliştiremedi. Zaten Gmail ve Google+ gibi daha güvenilir ve ‘yakın’ projeler var olduğundan Orkut, 10 yıl sonra 2014’te kapatıldı.
Zaten bu süreçte Facebook ortalığı kasıp kavuruyordu.
Orkut’tan 2 hafta kadar sonra çıkış yapan ve başta Harvard Üniversitesinden olanlara özel olarak geliştirilen Facebook, davetiye yoluyla bir noktaya kadar gelmiş, daha sonrasında ise gittikçe büyüyerek Google’ı gölgesinde bırakmıştı.
Davetiye konusu, tıpkı bugün de olduğu gibi insanları heyecanlandırmış ve kaçınılmaz olarak normalden çok daha fazla ilgi çekilmesine sebep olmuştu. O zamandan bu zamana Facebook, devasa adımlar atarak sektördeki hacmini de genişletti.
Google tarafında ise Gmail ve Google+ hizmetleri, davetiye yoluyla çalıştıkları için dikkat çekmişlerdi.
Beta testine katılan kişilere zaman zaman farklı kişilere gönderebilecekleri davetiyeler verilmişti ve bu da Gmail platformu için duyulan heyecanı farklı bir çıtaya çıkarırken öte yandan kullanıcı kitlesinin de hızla büyümesine yol açmıştı.
2011 yılında ise Google+, sektöre getirdikleriyle adından fazlaca söz ettirmiş, hatta Facebook’ta bile endişe çanlarının çalmasına sebep olmuştu. Sonradan kapatılacak olsa da Google’ın bu servisinin davetiye yoluyla erişilebiliyor olması, o dönemde oluşan heyecanın çok kısa sürede katlanmasını sağlamıştı.
Buna benzer birçok servisin ardından Clubhouse, 2020’de çıkarak ortalığı salladı.
İçeri giremeyen insanların merakı ve içeridekilerin yaptığı paylaşımlar, Clubhouse’un çok kısa sürede gündeme oturmasını ve uzun süre boyunca trendlerde kalmasını sağlamıştı. Bu bağlamda bir yandan “Neymiş bu?” diye merak ederken öte yandan da davetiye bulmanın yolunu aramıştık.
Fakat Clubhouse tam etkisini kaybedecekken Bluesky karşımıza çıktı:
Twitter’ın eski yöneticisi Jack Dorsey tarafından kurulan uygulamayı şu an yükleseniz bile davetiyeniz yoksa giriş yapamıyorsunuz. Bu yönüyle daha önce bahsettiklerimize bekleyen Bluesky, yavaş yavaş insanlar arasında heyecanı yükseltiyor ve adından söz ettiriyor.
Hakkında kısıtlı bilgiye sahip olunması ise bu heyecanın katlanmasına sebep oluyor. Platform hakkındaki gelişmeleri zaten sitemizde görüyor olacaksınız. Biz şimdi asıl konumuza gelelim:
Orkut’ta olduğu gibi bir gereklilik yokken davetiye yoluyla kullanıcı almak iyi mi yoksa kötü mü?
Bu yöntem, heyecan oluşturmanın da ötesinde faydalar sunar. Örneğin ürün, herkese açılmadan önce geliştirilebilir.
Çünkü son kullanıcıya açılmadan önce platformdaki sorunların bildirilmesiyle problemler ortadan kaldırılmış olur ve uygulama herkese açıldığında iyi geri dönüşler alma potansiyeli artar. Bu yüzden genellikle ilgili sektörden olan kişiler en başta uygulamaya erişim kazanır.
Elbette heyecan kısmını atlamamak gerek.
Az önce saydığımız örneklerden de görebileceğiniz üzere davetiyeler, genel olarak kitle içinde merak oluşturur. Bu, uygulamanın iyi olup olmadığı tam olarak bilinmiyorken adından fazlaca söz edilmesini sağlar ve günün sonunda pasif bir PR görevi görür.
Deneyim sunulan kullanıcıların seçiliyor olması da verimli bir beta testi imkânı sunuyor.
Bu sayede şirket, ürününü çıkarmadan önce hem gelen dönüşlerle ilgilenmiş oluyor hem de sektör içinde yetkin insanların bu hizmeti değerlendirmiş olmasının verdiği güvenle rakiplerine göre avantajlı bir şekilde hayatına başlıyor.
Fakat herkes için süreç bu kadar iyi ilerlemeyebilir.
Buraya kadar sürekli heyecan deyip durduk. Peki bu durum yönetilemezse ne olur?
Oyun dünyasında sık sık gördüğümüz gibi, birçok sistem vadettiklerini sunamayacak bir şekilde karşımıza çıkar. Bu, ürünün kötü olmasından değil, yarattığı heyecanın kendi kapasitesini aşmasından kaynaklanır. Ürün ortaya çıktığında ise hızla kullanıcı kaybetmeye başlayabilir.
En başta var olan, davetiye yoluyla katılımdan doğan ‘özel’ olma hissi kaybolduğunda platformun da özelliği kalmayabilir.
Birçok kişi Clubhouse’un davetiye yöntemini kullanması dışında platform hakkında başka bir bilgiye sahip değildir. Ne üzerine kurulu olduğundan çok gizliliğiyle gündem olan bir platform, herkese açılmasının ardından kullanıcı kaybetmemek için fazlaca uğraş sarf etmek zorunda kalacaktır.
Ayrıca eğer geniş çaplı bir ekip söz konusu değilse, bu kapalı süreç fazlaca yorucu olacaktır.
Elbette burada geliştiriciler üzerindeki yorgunluktan bahsediyoruz. Zira özellikle de beta testi gibi süreçler, hataların derhal düzeltilmesi için normalden daha yorucu geçeceği için standart olarak uygulamayı yayınlamaya nazaran çok daha yoğun olacaktır.
Son olarak editörün bu konudaki fikri:
Peki sizin bu konudaki düşünceleriniz neler? Söylediklerime katılıyor musunuz yoksa bu konu hakkında farklı yorumlarınız mı var? Gelin yorum kısmında tartışalım.
Kaynak: Webtekno