Duyguların Kökeni: Öğrenilmiş mi, Yoksa Doğuştan mı?
Mutlu olmayı, mutsuz olmayı ya da gördüğümüz bir şeyden tiksinmemiz gerektiğini bize biri ya da birileri mi öğretti? Bu sorunun yanıtı oldukça derin ve çok boyutlu. Çoğu evrimsel psikolog, duyguların atalarımızın hayatta kalma mücadelesinin bir ürünü olduğunu savunuyor. Bu yaklaşım, üzüntü, korku, öfke, şaşkınlık, iğrenme ve mutluluk gibi temel duyguların genlerimize kodlandığını ortaya koyuyor.
Örneğin, korku duygusu bizi tehlikelerden kaçmaya yönlendirirken, iğrenme hissi çürümüş veya bozulmuş yiyeceklerden uzak durmamızı sağlar. Ayrıca, bu görüş, dünya genelindeki farklı kültürlerin benzer duygusal tepkiler verdiğini gözlemleyen araştırmalarla da desteklenmektedir. Örneğin, Afrika’daki bir kabile, öfke veya tiksinme gibi duyguları belirli durumlarla ilişkilendirirken, ABD’deki insanlar da benzer bir yaklaşım sergilemektedir.
Öte yandan, evrimsel psikologlar temel duyguların genlerimize kodlandığını öne sürerken, bazı bilim insanları duyguların öğrenilmiş davranışlar olduğunu savunmaktadır. Bu bilim insanlarına göre hissedilen her şey, kültürel kodlamaların bir yansımasıdır. Bir toplum, bireylere hangi durumlarda öfkelenmeleri gerektiğini öğretir; tıpkı hangi durumlarda mutluluk ya da üzüntü hissetmeleri gerektiğini kabul ettirdiği gibi. Kültürel farklılıklar da bu durumu daha karmaşık hale getirmektedir.
Örneğin, Japonya’da “amae” adı verilen duygu, Batı kültüründe neredeyse hiç karşılık bulmayan, hoşgörülü bir bağımlılık hissini yansıtır. Bu durum, duyguların toplumun değerlerine ve kurallarına göre şekillendiğini düşündürmektedir. Dolayısıyla, bu sorunun cevabı oldukça karmaşık ve çok boyutludur.
Sizce duygularımızla mı doğuyoruz, yoksa bunları sonradan mı öğreniyoruz?
Kaynaklar: Science ABC, NYU
İlginizi çekebilir: