Dünya üzerindeki birçok gizemden biri olan Zelandiya, keşfedilmek için tam 375 yıl beklemek zorunda kaldı. Peki, bu gecikmenin arkasında ne gibi sebepler yatıyor? Gelin, bu sorunun cevabını birlikte inceleyelim.
Hollandalı denizci Abel Tasman, 17. yüzyılda güneyde bilinmeyen bir kıtanın varlığını iddia etti. O dönemde Yeni Zelanda’nın bulunduğu bölge, Avrupalılar için oldukça gizemliydi. Tasman, bu kıtanın varlığına olan inancıyla bölgeye bir yolculuk düzenledi. Yolculuk sonucunda Yeni Zelanda’nın Güney Adası’na ulaşmayı başaran Tasman, bölgedeki yerli halkla karşılaştığında beklenmedik bir durumla karşılaştı. Avrupalıların yerli halkla ilk karşılaşması ne yazık ki dostça olmadı. Bu nedenle Tasman, keşfini tamamlayamadan geri dönmek zorunda kaldı.
Ancak kayıp kıta Zelandiya, bu olaydan yaklaşık 100 yıl sonra yeniden gündeme geldi. Bu kez, ünlü haritacı James Cook, bölgeye bir keşif yolculuğu gerçekleştirdi. Cook’un en önemli görevlerinden biri, bu kayıp kıtayı aydınlatmaktı. Fakat Zelandiya ile ilgili en sağlam kanıtlar, 1895 yılında İskoç doğa bilimcisi James Hector’un çalışmalarıyla ortaya çıktı. Yapılan araştırmalar sonucunda, Yeni Zelanda’nın sular altında kalmış büyük bir kıta parçasının zirvesindeki bir dağ zinciri olduğu anlaşıldı.
1960’lı yıllara gelindiğinde ise jeologlar, bu kayıp kıtayı yeniden incelemeye alarak detaylı araştırmalar yapmaya başladılar. Böylece Zelandiya, farklı kayaç türlerine, kalın bir kabuğa ve yüksek rakıma sahip jeolojik bir alan olarak tanımlandı. Bu süreçte kayıp kıtanın gerçekliğini kanıtlamak için bir yol haritası oluşturuldu.
Ayrıca Zelandiya’nın 8. kıta olduğuna dair en çarpıcı kanıtlar, bölgede bulunan kayaç türleriydi. Okyanus tabanları genellikle bazalt gibi magmatik kayaçlardan oluşurken, Zelandiya diğer kıtalarla aynı özelliklere sahip şist, kireç taşı ve granit gibi farklı kayaç türlerinden meydana geliyordu.
Zelandiya’da yaşayan canlı türleri de kayıp kıta hakkında en fazla merak edilen konulardan biriydi. Bilim insanlarına göre, Zelandiya bir zamanlar Gondwana kıtasının bir parçasıydı ve bu kıta, birçok farklı canlı türüne ev sahipliği yapıyordu. Geçmişte Yeni Zelanda’da bulunan çeşitli dinozor türlerine ait fosiller, kayıp kıtada bu tür fosillerin de bulunabileceğini gösteriyordu. Ancak tüm bu bilgilere ulaşmak ve daha fazlasını keşfetmek için yeni çalışmalar ve araştırmalar yapılması şart.
Kaynaklar: BBC, The Geological Society of America
İlginizi çekebilir:
Kaynak: Webtekno